7 Şubat 2016 Pazar

HİPNOZ OLUYORSUNUZ...

HİPNOZ OLUYORSUNUZ...
 

Vatandaşları hipnoz eden kişiler bunlar.. Telefon açıyorlar size, çok güçlü bir senaryoları var. Bugüne kadar karakolun kapısından girmemiş namuslu Vatandaşlara kurdukları senaryoyu öyle bir anlatıyorlar ki, hipnoz oluyorsunuz! Ve tüm dediklerine inanmaya başlıyorsunuz. Hukuk biliyorlar, öyle terimler kullanıyorlar ki, sanıyorsunuz karşınızdaki gerçekten bir savcı ya da polis. Bir call center kuruyorlar, tüm mali bilgilerinizi size telefonda söylüyorlar.. İnandırıcı olmak için her yolu deniyorlar. Dolandırıcılık suçu komplike bir suç. Eğer suçlu profili ikna ediciyse bu konu da kabiliyete sahipse çok kolay bir şekilde kandırabiliyor. Zaten bu iknadan sonra ortaya çıkan bir suç tipi olduğu için farkındalık sonra oluşuyor. Mağduriyet sonrası farkındalık olduğundan ötürü teşebbüs sırasında görebilmek zor. Vatandaşın uyanık olması ve hukuki işlemleri iyi bilmesi gerekiyor. İyi niyetin suistimal edilmesi de var tabii.

Kuvvetli bir senaryo var ama değil mi?

Çok iyi senaryo var evet. En bariz vakalar çek-senet olayları. Bütün dolandırıcılık yöntemlerinin özü, iyi niyetli insanların duygularının suistimal edilmesidir. Bazı olaylarda vatandaşı tehditle -telefon gibi- panik içerisine sokuyor ve devlete her zaman bağlı olan topluluğumuz hemen taşın altına elini koyduğunu zannedip kanıyor. Öyle bir anlatıyorlar ki "Terör örgütleri hesabınıza girmiş, amacı dışında para transferi var" gibi argümanlarla hayali bir suça ortak ediyor vatandaşı. Panik buradan başlıyor. Bu adamlar profesyonelleri işin. Öyle bir şey yapıyorlar ki saniyesinde boş bırakmıyorlar sizi. Resmi polise bile inanmıyor vatandaş. "Ticaret yapıyorum, dolandırılmadım" diye kestirip atıyorlar.

Peki ne yapmalı vatandaş?
 

Hiçbir zaman bir devlet görevlisi, işin içerisinde terör ve asayiş varsa, vatandaşa bir sorumluluk atfeden bir iş vermesi mümkün değil. Vatandaşı ifadeye çağırmak ayrı mesele. Zaten gerektiğinde ifadeye, adli işleme başvurulur. Polisin bütün işlemleri tutanak halindedir. Vaka eğer olay yerinde gerçekleştiyse görevliler orada yapar görevini, diğer her şey kolluk biriminde yapılır. Polis vatandaşı hiçbir suçu aydınlatmak için kullanmaz. Vatandaş müracaat eder, "İşte bu adam beni dolandırmaya çalıştı" diye bilgi verir. O sırada suçüstü çalışması yapılır, vatandaşla beraber çalışılır.

ZENGİN, FAKİR HERKES HEDEFTE  

Mağdurların profili nasıl?

Zengin de fakir de maruz kalabiliyor dolandırıcılığa. Herhangi bir yaş, cinsiyet ve eğitimle seviyesiyle ilgili değil.

En çok hangi bölgede görülüyor?

Belirli bölgesi olmaz dolandırıcıların, her yerde varlar. İstanbul nüfus yoğunluğundan ötürü bu kadar göze batıyor. Yaşlılar birinci sıradaki hedef. Dolandırıcılar eskiden mobil telefondan arardı, şimdi ev telefonlarına yoğunlaşıyorlar, gündüzleri evde yaşlılar bulunduğu için. Daha sonra ilgili kişinin dışarı çıkmasını istiyorlar ya da kapıya kurye ile adam gönderip 3 liralık malı 100 liraya satıyorlar.

PARAYI ALMADAN İMZA ATMAYIN

Oto dolandırıcılığı çetesi, araçlarını satmak için internete ilan veren kişileri hedef alıyor. Bağlantıya geçilen kişi çetenin 15 günlüğüne açtığı, içinde sekreter ve birkaç yeni arabanın da bulunduğu "naylon galeriye" çağrılarak güven telkin ediliyor. Cuma gününü seçen çete kapanmasına yakın notere gidiyorlar. Satış yapıldıktan sonra ödemenin havale ile yapılacağı söyleniyor ve satıcıya bilgisayarda banka havale ekranı gösteriliyor. Çete "Ödemeyi yaptık, pazartesi para hesabınıza düşer" diyerek vatandaşı rahatlatıyor ve huzur içinde evine gönderiyorlar.  Çete noterde satın alınan aracı hafta sonu ikinci ve üçüncü kişilere satılıyor. Vatandaş galeriye gidince ortada kimsenin olmadığını görüyor. Başkomiser Taşçı uyarıyor, "Paranızı almadan bir belgeyi imzalamayın!”

HİPNOZ İLE ALGI KAPANIYOR

Telefon dolandırıcılığı, nasıl yapıyor?

Telefonda kontör dolandırıcılığı yaklaşık 10 senelik bir mevzu. Ambiyans oluşturulmak adına vatandaşın, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu, kendi kimlik bilgileriyle şirketler kurulduğu gibi pek çok şey telkinler ve tehditlerle panik duygusu yerleştirerek iş yürütülüyor. Psikolojiyi çözmüşler. Hipnotize olduğunuzdan dışarıya karşı algınızı kapatıyorsunuz. Arkadan telsiz, polis sesleri geliyor. Bu durumda nasıl hissedersiniz kendinizi düşünsenize. İşin özü bu; hipnoz ve psikolojinin çözülmesi.

Peki işi nasıl çökertiyorsunuz?

Biz illaki vakayı beklemiyoruz. Vatandaş eğer kolunu kaptırdıysa, telefonla irtibat kurduysa onu dahil engellemek için müdahale ediyoruz. Yeter ki bize bilgi verilsin. 100'ü geçkin çok tecrübeli personelimiz var. Tüm asayiş suçlarla ilgili sadece 500 personele çıkabilecek imkanımız var. Teknolojinin bütün imkanlarından faydalanıyoruz.

GÜVEN DUYMADIĞINIZ NUMARAYI AÇMAYIN

En yayın dolandırıcılık nedir?
 

İletişim dolandırıcılığı. İki numara da call center mevzusu. "Hediye çeki kazandınız, sigortaprimizini yatırmadığınız için şu kadar cezayla karşılaşacaksınız" gibi manipülasyonlar mevcut. Skype üzerinden 155'ten arıyorlarmış gibi yapıyorlar. Numara değiştirme, farklı gösterme gibi durumlar da yaşanıyor. Telefonunuz çalıyor, 155 yazıyor! Açıyorsunuz polis diye dolandırıcı ile konuşuyorsunuz... Bu nedenle güven duymadığı hiçbir numaraya karşı kimlik ve kredi kartı bilginizi paylaşmayın diyoruz biz. Çünkü hiçbir banka müşterisinden tam bir kimlik bilgisi istemez.

TELEFONU KAPATIN VE POLİSİ ARAYIN

Dolandırıcı nasıl ikna ediyor?

Dolandırıcılık yöntemlerine hakim bir polis arkadaşımızı bile az kalsın kandırıyorlarmış. Telefon çalmış. memur arkadaş açmış. Dolandırıcı konuya girmiş. Arkadaşımız bir süre dinlemiş bakmış ki dolandırıcı öyle şeyler söylüyor etkisinde kalıyor, kendine gelip, "Utanmıyor musun masum insanları dolandırmaya" diye çıkışmış. Pişkin dolandırıcı "abi nasıl anladın" diye soruca "ben polisim" cevabını almış. Dolandırıcı "abi valla biz fakirden almıyoruz, zenginleri dolandırıyoruz" demiş ve telefonu kapatmış. Vatandaş dolandırıcı ile asla konuşmamalı, sizi hipnotize ediyorlar, telefonu kapatın ve polisi arayın.

KREDİ KARTINIZI BOŞALTIYORLAR
 

Call-center'dan arayan birisi sizi aradı ve bütün bilgilerinizi istedi.

Vermeyin! "Sağlık sigortası", "kredi dosya masrafı", "hediye çeki kazandınız" gibi para isteyen şahıslar var. Bu yöntemler iki şekilde gerçekleşiyor: Birincisi kargolar vasıtasıyla, kapıdan satış yöntemiyle. Adam kapına kadar geliyor size teslim edilen paketi veriyor. Adam parayı alıp götürüyor 10 TL’lik malı 100 TL’ye alıyorsunuz! İkincisi ise sanal pos yöntemi. Kredi kartı bilgileriniz alınıyor ve yurt dışında belirli şirketler üzerinden sizin kartlarınız boşaltılıyor. Bir bakıyorsunuz Amerika'da Singapur'da harcamalar yapmışsınız!

CALL-CENTER KURUP 70 KİŞİ ÇALIŞTIRDILAR

Dolandırıcılar İstanbul'da kurdukları call center ofisinden binlerce kişiyi kredi kartı borçları yapılandırması ve dosya masraflarını geri alınması vaadiyle kandırdılar. Çete, danışmanlık şirketi altında Kağıthane'de bir call center merkezi kurudu. Call center ofisine de 70 kişiyi ilan vererek işe aldılar. Çalışanlar arama listesinde nüfus bilgileri olan vatandaşları aramaya başladı. Onlara, "Kredi kartı borcunuzu yapılandıracağız, avukatlarımız devreye girecek, borçlarınızdan kolayca kurtulacaksınız" diyerek vaatte bulundular. Vatandaşlardan kart bilgileri şifreleri istendi, kabul edenler tüm bilgilerini call center'a verdi. Dolandırıcılar kendi çetelerinden iki kişiyi de avukat olarak vatandaşlara tanıttı. Vaatleri kabul eden kişiler bu sahte avukatlara yönlendirildi. Sahte avukatlar noterlerden vekaletname aldı. İşlemler karşılığında yüzde 20 ile 40 arasında komisyon alındı. Bütün bunlar yapılırken, alınan kart bilgileri kullanılarak başvuru sahibi vatandaşların hesapları boşaltıldı. Dolandırıcılık olayı yapılırken danışmanlık şirketinin ismi sık sık değiştirildi çalışanlar da 2 ayda bir işten çıkarılıp yerine yenileri alındı. Sistem öyle kusursuz işliyordu ki altı ay içinde binlerce mağdura ait dosyalar birikti. Dolandırıcılar toplam 6 milyon lira vurgun yaptı ve sonunda yakayı ele verdi.

8 Ocak 2016 Cuma

İbretlik Dolandırıcılık Hikayesi

29 yaşına geldim ve birileri bana bu yaşına geldin de hayata dair ne öğrendin diye soracak olsa ilk cevabım “İyidir hoştur ama şerefsiz yanları da çok” olur. Harbiden de öyle, bazen öyle sinir bozucu olaylarla sınayacağı tutuyor ki insanın durup durup Mörfi’nin ruhuna rahmet okuyası geliyor (bkz. Murphy Kanunları).
Borç mevzusu çoğu kimsenin bünyesinde büyük sıkıntılara neden olur, kimi zaman uykuları kaçırır. Annem de öyledir mesela, en ufak bir telefon faturasını veya banka borcunu ödemeyi unutsun etekleri tutuşur, o borç ödenene kadar ne kendi rahat edebilir ne de aile bireylerine rahat ettirir. Ben ise üzerinize afiyet vakt-i zamanında çok tatlı bir dükkan batırma macerası neticesinde 3 farklı bankaya ait kredi kartlarını patlatmış, onca borcu nasıl ödeyeceğini düşünmekten psikopata bağlamış, her defasında icra avukatları gelecek korkusuyla kapı zili fobisi sahibi olmuş bir birey olarak, şu yaşımda hiçbir borcu zerre umursamam. Nasıl olduğunu bilmiyorum, o dönem Rabbim bir şekilde vesileler yarattı ve ben freelance web geliştirici halimle tüm borçlarımdan kurtuldum (çok şükür). Tüm bunlar hayatıma çok şey kattı, avukatlarla konuşurken sesi titreyen biriyken tabiri caizse kaşarlandım. Ayrıca şunu öğrendim: Eğer bir derdin çözüleceği varsa siz daha nasıl olduğunu bile anlamadan çözülüyor, yoksa düz duvara bile tırmansanız faydası yok.
Fakat insan yine de ne oldum dememeliymiş. Siz borçlara karşı bağışık, level atlamış biri olduğunuzu düşünerek günlerinizi geçirirken bir ara telefonunuz çalar, yıllardır görüşmediğiniz hala kızınız sevecen sevecen hal hatır sorar, bir müddet sohbet edersiniz sonra “Ya Caner sizin 2003 yılında İzmir / Bergama’da kullandığınız hat için Türk Kelekom‘a 750 TL borcunuz birikmiş, icraya vermişler kağıtları da bizim eve göndermişler” deyiverir. Olay örgüsüne gel. Siz Kocaeli’deki ofisinizde çayınızı yudumluyorsunuz, İstanbul’daki uzun süredir sesini duymadığınız kuzeniniz arıyor, İzmir’deki tee ebesinin hörekesi zamanında kapatıldığını düşündüğünüz telefonun 19 TL‘lik sabit hat ücretinin 9 yılboyunca bekletilip, üzerine faiz bindirile bindirile 750 TL‘ye çıkarıldığını, bunun icraya verildiğini ve icra kağıtlarının konuyla hiçbir alakası olmayan kendilerine gönderildiğini söylüyor. Ofiste çay içerken ya, 2012 yılında.
Durduk yere piyangodan böyle bir şey çıkması haliyle sinirlerimi hoplattı. Bu olaydan daha bir kaç gün önce devlete üniversite yıllarında aldığım katkı kredisi (mi öğrenim kredisi mi neyse artık) borcunun 1.900 TL’lik kısmını ödemiştim, acım henüz çok tazeydi yani.
Hiç vakit kaybetmeden icra bildiriminde adı geçen hukuk bürosunu arayıp durumu sordum. “Evet 750 TL borcunuz var, adam olun ödeyin” dediler. Ben ısrarla böyle bir borç olmadığını, bir yerlerde yanlışlık olduğunu ifade etmeye çalıştım fakat karşıdaki mahkeme duvarı sürekli “Tamam doğrudur da sen önce bu borcu bir öde ondan sonra hakkını ararsın” deyip durdu. Ben de “Ödemiyorum ulan adam olan gelsin alsın” diye restimi çekip sinirli sinirli en yakın Felekommerkezine gittim. Orada bir ilgilinin ofisine yönlendirdiler, konuyu izah edip bir şeyleri yanlış yaptıklarını anlattım. O da online sistemlerine bağlanıp bir çıktı aldı, bana uzatıp “Evet bak borç 750 TL ama sen yabancı değilsin, gel 450 TL öde fitleşelim” dedi.
Konuyu aile içinde değerlendirdik ve küflü evraklar arasında şans eseri bulduğumuz 4 adet dekont neticesinde 2005yılında Türk Yelekom’a aynı nedenle 400 TL ödediğimizi, akabinde borcu ve hattı kapattırdığımızı gördük. Yani biz2003 yılında İzmir’den ayrılırken tüm borcumuzu kapatmış fakat telefon aboneliğini kapattırmayı unutmuştuk. Sabit hat ücreti o zamanlar ne kadardıysa artık üzerine 2 yıl boyunca faiz bindirip bizi 400 TL gibi fahiş bir meblağ ödemeye mecbur bırakmışlardı. Şimdi ise bu borcun hiç ödenmediğini iddia edip, bizden 20 TL bile olmayan hat ücretini 9 yıllık faizinin faizinin faiziyle birlikte 750 TL olarak ödememizi istiyorlardı.
Telefon numarama sahip olmalarını sağladığım hukuk bürosu yaklaşık 1.5 hafta boyunca sürekli arayıp mesaj göndererek beni kendilerine hakaret etmem için taciz edip durdu. En son dayanamayıp “Ulan madem borç vardı 9 yıl boyunca neden beklettiniz? Benim yerim yurdum, ikametim belliyken icra kağıdını neden halama gönderdiniz? Elimde ödendi dekontu varken siz bu parayı benden neye dayanarak istiyorsunuz? Bu yaptığınız nitelikli dolandırıcılık değil de nedir?” dedim, “Taam lan taam artizlenme, hadi 225 TL öde mevzuyu kapatalım” dediler.
Daha sonra genel merkezden bir hukuk danışmanıyla muhatap olmaya başladım. Tüm süreci anlattım ve ortada açıkca bir yanlışlık olduğunu söyledim. Diğerlerine nazaran konuya daha prestijli yaklaşan hanımefendi “Ben arkadaşlara danışıp size dönüş yapacağım” dedi ve bir kaç gün sonra arayıp “Sizdeki dekontlar bir işe yaramaz, şimdi size çok süper bir indirim yapıyoruz 225 TL öderseniz konuyu kapatırız” dedi. Ben de bu parayı asla ödemeyeceğimi, gerekirse 225 milyarlık mahkeme masrafına razı olup konuyu adalete taşıyacağımı, bu vesileyle dekontların işe yarayıp yaramadığını hep birlikte görebileceğimizi söyledim. Bunun üzerine dekontları fakslamamızı istediler, faksladık, bir süre sonra yazıların okunmadığını bir daha fakslamamız gerektiğini söylediler, yine faksladık. Üçüncü sefer tekrar arayıp dekontlardan birinin köşesinin kıvrık olduğunu, bu şekilde geçersiz sayıldığını söylediklerinde “Paşa gönlünüz bilir, biz üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık, bundan sonrası sizin bileceğiniz iş” dedik. “Iı tamam o zaman biz bir arkadaşlarla konuşalım size döneceğiz” dediler.
Üç beş gün sonra telefonum çaldı, mutlu, sevecen bir ses “Şaka yaptııık! Dekontlar geçerliymiiiş! Aslında borcunuz yokmuuş yahu. Hadi yine iyisiniz keratalar sizi…” dedi.
Ne diyeyim bilmiyorum… Ben biraz dişli olduğum, üzerime çullanan kan emici avukatlara “Tabi abi, al biraz da şurdan em abi” demeyip ayak direttiğim ve hepsi bir tarafa, en önemlisi annem o ağzına tükürdüğümün dekontlarını atmayıp sakladığı için şanslıydım. Öbür türlü 2005 yılında hiç yok yere ödediğim 400 TL üzerine bir de 750 TL daha ödeyip, her kuruşunu kazanmak için ter döktüğüm rızkımı kendini kanunlardan üstün gören gözü dönmüş bir firmaya kaptıracaktım.
Bu gibi olaylar malesef çok sık vuku buluyor, adamlar küçücük meblağları yıllarca bekletip günü geldiğinde insanları soymak için kullanıyor, haksız kazanç elde ediyorlar. Fakat içimi en çok ne acıtıyor biliyor musunuz? Avukatlardan firma çalışanlarına, mali sorumlulardan icra zarflarını teslim eden posta memurlarına kadar herkes bu çirkin tezgahları biliyor ama göz göre göre alet olmaya devam ediyorlar. Sorsanız herkes işini yapıyor, kimse en ufak bir vicdani sorumluluk üstlenme gereği duymuyor.
İnsanları bu şekilde tufaya getirenler ve onların eylemlerine çanak tutanlar için tek bir temennim var: Yesinler ama sıçamasınlar.
Not: Bu yazıda sözü geçen kişi, kurum, kuruluş ve olayların tamamı hayal ürünüdür, kurgudur. Gerçek hayat ile ilgili benzerlikler tesadüften ibarettir.

TIRNAKÇILIK


”Tırnakçılık” yöntemi ise son aylarda özellikle İran ve Suriye uyruklu kişiler tarafından sıklıkla yapılıyor.
Yabancı uyruklu zanlılar, üzerinde yüklü miktarda para olduğunu bildikleri, takip ettikleri bir kişiyi durdurup Türk parasını tanımadıklarını kendilerine üzerinde varsa göstermelerini istiyor.
Genelde zanlının yanında bulunan kadın vatandaşın dikkatini dağıtırken, parayı alan zanlı sayarken, el çabukluğuyla desteden iki parmağını kullanarak paraları çekip avucunun içinde saklıyor.

PARA ÜSTÜ

”Para üstü” yönteminde genelde market veya iş yerlerine birden fazla zanlı giderek, birisi kasada alışveriş yaparken diğerleri kasiyerin dikkatini dağıtmaya çalışıyor.
Elinde 100 veya 200 TL gibi banknot tutan zanlı, bir yandan da kasiyerle sohbet ederek, kafasını karıştırmayı başarıyor. Kasiyer, zanlının uzattığı paraya göre üzerini hazırlayıp verirken, zanlı parayı verdiğini iddia ederek hızlıca oradan uzaklaşıyor.

MEVLİT OKUTMA BAHANESİ


”Mevlit Okutma” yönteminde ise zanlı, tanışarak güvenini kazandığı vatandaşa babasının öldüğünü mevlit okutacağını ayrıca, para vereceğini söylüyor. Vatandaşı kandırmayı başaran zanlı, şahsın üzerindeki para ve altını da kendisinin vereceği parayla birlikte bir hocaya götürterek okutacağını söyleyerek alıyor. Zanlı bir binaya giriyor ve kaçıyor.

PİSLİKÇİLİK


Dolandırıcılar, gözlerine kestirdikleri kişilerin, üzerlerinde pislik olduğunu söyleyerek temizleme bahanesiyle para veya değerli eşyalarını çalıyor.
Vatandaşın üzerine tutkal, çiğnenmiş sakız veya mercimek atarak, temizlemek için yaklaşan zanlı, şahsın pantolonunu temizlerken cüzdanını veya cebindeki parasını el çabukluğuyla alıyor.

ASKER ARKADAŞIYIM

Oğlu askerde bulunan aileleri tespit eden zanlı, asker ailesine ziyarette bulunarak ”Ben askerdeki oğlunuzun arkadaşıyım, yanından geliyorum sizlere selamı var” dedikten sonra kendisini acındırarak, annesinin öldüğünü, memleketine gideceğini, parasının olmadığını söyleyip vatandaşları dolandırıyor.
”Tavlama” olarak da adlandırılan bu yöntemin bir türü olarak, zanlı yolda durdurduğu yaşlı şahısı ”köyden tanıdığı” olduğuna inandırarak, oğluna borcu olduğunu, bunu ödemek istediğini ancak, üzerinde bozuk para bulunmadığını söylüyor. Vatandaştan para üstünü peşin alan zanlı, önlerinde durdukları binanın ikinci katındaki ofisine çıkacağını söyleyerek, oradan uzaklaşıyor. Vatandaş ise bazen bir kaç saat bekledikten sonra dolandırıldığını anlıyor.

ZARFÇILIK


Dolandırıcıların gözdeleri arasında yer alan ”zarfçılık” yönteminde zanlılar genellikle bankadan çıkarken takip ettikleri yaşlı ve saf kişileri tercih ediyor.
Mağdurun yanına yaklaşan zanlı, başka biri tarafından yere atılan zarfı alarak ”para buldum” deyip, kendisinin olup olmadığını soruyor, ardından paylaşmayı teklif ediyor.
Daha sonra vatandaşı bir köşeye çeken zanlı paraları pay etmeye çalışırken, yanına işbirlikçisi gelerek ”Param buralarda düştü siz gördünüz mü?” diye sorması üzerine birinci zanlı yanındaki vatandaştan da onay alarak görmediğini söylüyor. İkinci zanlının ısrar etmesi karşısında ise birinci zanlı vatandaşın cebindeki paraları alarak başka bir zarfa koyuyor, gerekirse üstünü arayabileceğini bunun haricinde para olmadığını belirtiyor.
Bu arada zanlı vatandaşın paralarını koyduğu zarfı el çabukluğuyla içi kağıt dolu başka bir zarfla değiştiriyor. İşbirlikçi, sözde para dolu zarfını bulamayıp geri dönerken, zanlı vatandaşa ”bu senin zarfın cebine koy, yerden bulduğumuz zarf da sende kalsın sonra buluşur, paylaşırız” diyerek uzaklaşırken, vatandaş da ”para bulmanın sevinciyle” evine gidiyor ancak kendisine ait olduğunu sandığı zarftan kağıt deste, yerden bulunan zarfta ise bir birkaç banknota sarılı kağıtlar olduğunu görünce dolandırıldığını anlıyor.

PERU PARASINA DİKKAT


Son dönemde artan dolandırıcılık yöntemlerinden birinin de Peru parasıyla vatandaşların kandırılması olduğu biliniyor.
Dolandırıcılar, kimi zaman ev kiralama bahanesiyle ev sahibini, kimi zaman hayvan alacağını belirterek besicileri, kimi zaman ise hizmet alımında anlaştığı kişileri, düşük değerdeki Peru parasını yüksek değerdeymiş gibi anlatarak kandırıyor.
Üzerinde Türk parası bulunmadığını belirten zanlılar, örneğin bin 700 liralık borcu için bin Peru parası vererek, karşılığının 2 bin TL olduğunu söyleyip paranın üstünü Türk lirası olarak vatandaşlardan alıyor.
Bazı zanlılar, benzerliğinden ötürü Peru parasını Avro gibi tanıtarak vatandaşı dolandırıyor.

SAHTE ALTIN


Altın çakmak veya takısını ”acil ihtiyaçtan satmak istediğini” belirten zanlılar, vatandaşları bu yöntemle kandırıp paralarını alıyor.
Özellikle kuyumcuların kapalı olduğu saati seçen zanlılar, caddede kendilerine seçtikleri mağduru durdurarak, adres sorma bahanesiyle sohbet kuruyor.
Çoğunlukla başka ülkeden geldiklerini anlatan zanlılar, ceplerinden çıkardıkları altın görünümündeki çakmak ve saati, gerçek bedelin neredeyse 10 katı aşağısında satmak istediklerini belirtiyor.
Vatandaşlar ise ucuza altın çakmak veya takı alacağı düşüncesiyle kabul ederek, kandırılıyor.

BULGARİSTAN’DAN EVLİLİK TEKLİFİ


Son bir yılda gelişen yeni ”evlilik” yöntemli dolandırıcılıkta, zanlılar rastgele telefon numarası çevirerek orta yaşın üzerinde, kendilerine inanabilecek kişileri belirliyor.
Kadın zanlılar, çoğunlukla ”Bulgaristan’a göçmen olarak geldiğini, burada evlendiğini mutsuz olduğunu, kocasından sürekli dayak yediğini, ayrılmak istediğini, kendisiyle evlenebileceğini” belirterek ”kurbanları” ile sohbet kuruyor.
Zanlılar, mağdurlardan pasaport, gümrük vergisi, rüşvet vermek için paralar istiyor. Bir süre sonra ise başka bir kadın arayarak, Türkiye’ye gelecek arkadaşının gümrükte yaşanan sıkıntı nedeniyle cezaevine girdiğini, bir kaç bin Avro daha göndermesi gerektiğini söylüyor.
Son olarak, eşinden boşanmış A.D. (50), Bulgaristan’da ”evleneceği kadına” 17 bin 500 Avro gönderdiğini ancak, aylardır kendisine ulaşamadığını belirterek, dolandırılmış olabileceği şüphesiyle polise başvurdu.
Adana’da yaşanan farklı bir ”evlendirme vaadiyle dolandırıcılık” olayında ise 65 yaşındaki N.K, cami ve gittiği vakıf evlerinde, kendini 2 kez hacca gitmiş biri gibi tanıtıp, eşi ölmüş veya ayrılmış yaşıtlarına ”kuzeni ile evlendirebileceğini” söyleyerek, nişan hazırlığı için para talep etti. N.K’nın bu şekilde 15’in üzerinde kişiyi dolandırdığı tespit edildi.

YUMURTADAN KIL

Bir diğer olayda ise zanlılar, başka bir ev sahibi kadını değişik yöntemlerle kandırıp evine girdikten sonra ”size bir muska yapmışlar” diyerek kadından yumurta getirmesini istiyor.
Dolaptan çıkardığı yumurtayı veren kadın olanları izlerken bir sihirbaz gibi hızlı davranan zanlılar, içinde kıl yumağı bulunan mendile sardıkları yumurtayı kırıp, ”Bak içinden çıkan sarılmış haldeki kıllar senin kısmetinin sarılması anlamına geliyor” diyerek ev sahibini korkutmayı başardı.
Bu sorunu çözmek için evde bulunan tüm altınların getirilmesini isteyen zanlılar, daha sonra altınları sardıkları mendili ve eşarbı, el çabukluğuyla kendi cebindekilerle değiştirip ev sahibi kadına teslim ederek dolandırdı.

DOMATESTEN MUSKA


Zanlıların sıklıkla kullandığı ”falcılık/büyücülük” yönteminde dolandırıcılar genelde MOBESE kameralarının olmadığı, göçle oluşan, yoğunlukla müstakil evlerin bulunduğu mahalleleri seçiyor.
Özellikle yaz günleri balkonda veya kapı önünde sohbet eden kadınları gören dolandırıcılar, çeşitli bahanelerle yanlarına gidip, sohbet kurarak evlerine girmeyi başarıyor.
Kentte son olarak, iki kadın zanlı, kapısının önünde duran N.S’nin evine su içme bahanesiyle girip, kendini titreterek, ”Sizin üzerinizde büyü var. Çok ağırlaştım” dedi.
”Evde domatesin varsa getir, ona dualar okurum. Eğer büyü varsa ortaya çıkar” diyen zanlı, N.S’nin mutfaktan getirdiği domatesi bir mendile sarıp, el çabukluğuyla cebindeki başka domatesle değiştirdi. Zanlının daha önceden içine yerleştirdiği muskayı domatesin içinden çıkarttığını gören N.S, zanlının büyünün bozulması için bir bez parçasının içine evdeki tüm ziynet eşyalarını konulmasını ve kendisine getirilmesi isteğini hemen yerine getirdi.
Daha sonra zanlıların isteğiyle odanın kapısını kilitleyerek büyünün bozulması için sokaktan küçük taşlar toplamaya çıkan N.S, eve döndüğünde büyü bozduğunu iddia eden kadının altınlarla ortadan kaybolduğunu görünce dolandırıldığını anladı.

SAHTE FUTBOLCU


1993’te jübile yapan futbolcu Selami Güven’in adını kullanarak dolandırıcılık yapan sahte futbolcu, yeni av bulmak üzere bir mağazaya girer. Kendisini tanıttıktan sonra, “Efendim ben jübile yaptıktan sonra parasız kaldım. İş kurdum, tutmadı. Eşimden ayrılmak zorunda kaldım. Şu an utanıyorum ama yardıma ihtiyacım var” der. Mağaza sahibi ise ağabeyini arayarak telefonu dolandırıcıya uzatır. Telefondaki kişiye de kendisini tanıtarak yardım isteyen dolandırıcı, “Gerçek futbolcu Selami Güven benim” sözleri üzerine neye uğradığını şaşırır. Güven’in kardeşi olan mağaza sahibi ise bu sırada kapıyı kilitlemiştir. Her yerde aradıkları sahte futbolcu Selami, sonunda kendi ayağıyla mağazasına gelmiştir

KIZLARINI REHİN BIRAKTI


Mahalleye yeni taşınan iki çocuklu ailede baba Türk, anne Belçikalıdır. Salih ile Rita, mahalleye kiraladıkları otomobillerle gidip gelirler. Ve paralı komşularını yakın takibe alırlar. Meraklı komşularına ithalat-ihracat yaptıklarını anlatan Rita’nın ilk hedefi Ayla Hanım olur. Daha önce Almanya’da yaşayan Ayla Hanım’a Rita, “Bankada 1 milyon dolarımız var ama ellerinde o kadar para olmadığı için ödeme yapamıyorlarmış. Ödememiz gereken 100 bin dolar var. Ticari itibarımızı zedelememek için gerekirse altınlarımızı bozduracağız. Çok değerli elmaslarım var ama bozdurunca değeri düşüyor” der. Komşusunun durumuna üzülen Ayla Hanım, tereddütsüz 100 bin doları borç vermeyi teklif eder. Rita da , “Kızlarım burada kalsın. Parayı ver, bankadaki sorunu çözeyim” diyerek 100 bin doları alıp gider. Ama bir daha dönmez. Rita’nın kızları Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nce korumaya alınır.

SAHTE SAVCI BÜRO KİRALADI


Sahte savcı Mehmet Ali ve yardımcısı Efraim, Ankara’nın lüks semti Gaziosmanpaşa’da bir ofis kiralar. Efraim, esnafa, büronun Cumhuriyet Savcısı’na ait olduğunu anlatır. İkili, gazete ilanlarından Mercedes marka otomobilini satmak isteyen biriyle irtibata geçerler. Otomobilin sahibi, lüks ofisten ve savcının kimliğinden etkilenerek, tek kuruş almadan senet karşılığında otomobilini verir. İki dolandırıcı senaryonun ikinci bölümüne geçer. Devren kiralık olan bir marketin sahibiyle telefonla görüşürler. Efraim, market sahibini Mercedes’le büroya getirir. Market sahibi de bu durumdan etkilenir. Senetler imzalanır, ertesi gün de devir yapılır. Marketin tüm gelirini paylaşan ikili, stoktaki ürünleri de peşin satar. Bu kez başka bir semtte devredilen marketle ilgilenirler. Aynı senaryo bir kez daha başarıyla oynanır. Bir süre marketlerin cirolarını cebe atan ikilinin oyunu, senetlerin vadeleri geldiğinde ortaya çıkar. Dolandırıldıklarını anlayan kurbanların şikâyeti üzerine iki dolandırıcı polis tarafından yakalanır.

Sazan Sarmalı

İstanbul polisi, 10 yıldır "Sazan Sarmalı" adı verilen 3 aşamalı yöntemle, taşralı tüccarları dolandıran çeteyi yakaladı. Çetenin izlediği mantık, "başkasının parasıyla, başkasının malını al ve ortadan kaybol" şeklindeydi.
POLİSLERE DERS OLARAK OKUTULACAK
Polis, 7 tüccarı çeteye yaklaşık 500 bin lira kaptırmaktan son anda kurtardı. İlginç yöntem ise, mali suçlar üzerine kurs gören polislere ders olarak okutulacak. İstanbul Mali Suçlar Polisi, özellikle taşra tüccarlarından gelen "Dolandırıldık" şikayetleri üzerine, özel bir ekip oluşturdu. Bu ekip, 1 yıl süren takibin ardından çetenin omurgasını deşifre etti.
3 AŞAMADA DOLANDIRIYORLAR
Kendilerine "Dalton Kardeşler" adını veren çete yaklaşık 10 yıldır piyasadaydı ve onlarca kişiyi dolandırdıkları halde yakalanmamışlardı. Bunun sebebi de iletişim güvenliğine aşırı derecede önem göstermeleriydi. Dalton Kardeşler'in yöntemi 3 aşamadan oluşuyordu: Bulma, Yapma ve Alma. Buna göre; ilk aşamada inşaat malzemesi, demir, plastik, çuval, şeker, gübre, yağ, boya, kablo gibi farklı sektörlerde ticaret yapan taşralı tüccarlar bulunuyordu. Tüccarı, telefonla arayan çete üyeleri, "Elimizde ihale fazlası mal var. Çok düşük fiyatla satıyoruz" diyerek teklifte bulunuyordu. Tüccarın oluru üzerine grup, "Yükleme için haber bekleyin" diyordu. "Yapma" adı verilen ikinci aşamada, malın satışını yapan ikinci bir tüccar bulunuyordu ve sipariş veriliyordu. İlk tüccar aranarak, "Malınız hazır. Şu depodan gelin ve alın" deniliyordu. Aynı anda ikinci tüccarı arayan çete, malı alacak şoförün ismini ve plakayı veriyordu. Yükleme sürerken çete, ilk tüccarı "Daha önce çok mağdur olduk. Malınız şu anda yükleniyor. İrsaliye faturası da hazır. Biz aynı zamanda kuyumculuk yapıyoruz. Hesabımız şudur. Lütfen malın parasını bu hesaba yollayın" diyerek kandırıyordu. Her şeyin gözünün önünde olup bittiğini gören tüccar, havale yapmakta sakınca görmüyordu. Aynı anda, üçüncü aşamaya geçiliyor, çetenin ilk iki aşamada yer almayan üyeleri, kuyumcuları buluyordu. Kuyumcuya "Sizin orada oturuyorum. Düğünümüz var. Çok acil altın lazım. Ama ben il dışındayım. Parasını hesabınıza EFT yapsam olur mu? Şoförüm altınları gelip alacak" deniliyordu. Birinci tüccarın parayı havale etmesiyle birlikte, kuyumcu altınları çeteye veriyordu. Bu sırada, ikinci tüccar malı verdiği halde parasını alamadığı için yüklemeyi durduruyordu. Yani zararı olmuyordu. Ancak birinci tüccar, havale yaptığı hesabın sahibini arayıp "Paranı verdim, mal nerede?" diye sorduğunda, kuyumcudan "Parayı aldım, altınları da verdim" cevabını alıyor ve dolandırıldığını anlıyordu. Ancak, altınları alıp 3. ayağı tamamlayan çete üyeleri ortadan kaybolmuş oluyordu. Olan birinci tüccara oluyordu.
8 KİŞİ TUTUKLANDI
Mali Şube'nin kurduğu özel ekip çalışmasını tamamladıktan sonra çete üyelerinin kaldıkları adreslere baskın düzenledi. Çete lideri Mahmut Çelik ile Yahya Kırlangıç, Hacı Huti Çelik, Tarkan Çekin, Savaş Dindar, Mehmet Savan, Abdulhamit Çelik ve Yaşar Zengin gözaltına alındı. Çete üyelerinin evlerinde yapılan aramalarda 45 cep telefonu, 12 bilgisayar, yüzlerce sim kart ve esnaf bilgilerinin yazılı olduğu arşivler ele geçirildi. Emniyette işlemleri tamamlanan elebaşı Mahmut Çelik ile çetenin 7 üyesi tutuklandı. Çetenin "güven sağlama ile aldatma" taktiklerinin ve nasıl yakalandıklarının, Mali Suçlarla Mücadele üzerine kurs gören polislere ders olarak okutulacağı öğrenildi. Okutulacak derse "Sazan Sarmalı" kodu verileceği belirtildi.
TÜCCARLAR POLİSE İNANMADI
Çete üyeleri her dolandırıcılık için ayrı ayrı cep telefonları kullanıyor, bir kez dolandırdıkları tüccarın semtine ikinci kez asla uğramıyordu. Çetenin bu yöntemle son 1 ay içinde 3 taşra tüccarını 150 bin lira dolandırdığı belirlendi. Ancak 10 yıldır piyasada faaliyet gösterdikleri düşünüldüğünde şimdiye kadar yaptıkları vurgunun milyonu aştığı iddia edildi. Polis, operasyon için hazırlık yaparken çetenin 7 taşra tüccarına da kancayı taktığını belirledi. 500 bin liralık dolandırıcılığı çeteye hissettirmeden önlemeye çalışan polis esnaflarla temasa geçti. Ancak tüccarlar ucuz mal alacaklarına öylesine ikna olmuşlardı ki önce polise inanmak istemedi. Mali Şube polisinin gösterdiği büyük çaba sonucunda ikna olan tüccarlar dolandırılmaktan son anda kurtarıldı. 

Doktor Egemen


İstanbul’da kendini Doktor Egemen olarak tanıtan doktor önlüğü giyen kişi hasta yakınlarını indirim vaadiyle dolandırıyor. Hastanelerde yakını yatan birini bulup "Orada ameliyatlara giriyorum size yüzde 30 indirim yaptırayım. Fazlasını yaptırabilirsem üstü benim" diyor. Kayınpederi Alman Hastanesi’nde tedavi gören T.G. (51) de indirim lafını duyunca eşini aradı para alarak gelmesini istedi. Doktor Egemen’le hastaneye giden çift evrakları verip kafeteryada beklemeye başladı. Sahte doktor işlemlerle uğraşırken gerekirse diye otomobilinin anahtarını da T.G.’ye vermişti. Doktor Egemen bir süre sonra gelip 12 bin liralık faturaya yüzde 60 akraba indirimi yaptırdığını söyledi. Payına düşen 3 bin 250 YTL’yi alıp gitti. Sonra ortadan kayboldu. Anahtar çalıntı bir otoya aitti. (Mart 2006).

Dantel çetesi


Bu çetenin küfesinde 2 bin Batmanlı kadının parası var. Biri kadın üç kişilik grup mahallede bir dükkan kiralıyor. "Evlerinizde örmek için dantel işi veriyoruz" sloganıyla kadınları çağırıyor. Gelenlere sipariş verip bunları 100 YTL’ye alacaklarını söylüyor. Danteller standart olsun diye iplik çeteden. Ama 2 YTL’lik ipliği kadınlara peşin 7.5 YTL’den satıyorlar. Kadınlar eve dönüp gece gündüz çalışırken çete ortadan kayboluyor. Batman Aydınlıkevler Mahallesi’nde kadınlara haftalarca dantel ördürüp semt lokantasına bile borç takarak kayıplara karıştılar. (Nisan2006).

Yabancı vurgunu İsrailli iki işadamı krizden hemen sonra Perpa Ticaret Merkezi’nde şirket kurup 25 kişiyi işe aldı. Gazetelere "şok kampanya" sloganıyla tam sayfa ilanlar verip 12 ay taksitle her marka beyaz eşyayı ucuza sattıklarını duyurdu. Şirkete başvuran müşteriler ucuz ürünleri inceleyip sipariş verdi. Peşinatları ödedi. Ürün 15 gün sonra başvuru sırasına göre verilecekti. 25 çalışanın maaşının ödeneceği ve ürün teslimatının başlayacağı 27 Ocak’ta iki İsrailli ortadan kayboldu. Kaldıkları Ceylan Oteli’nden ayrılıp ülkelerine döndükleri anlaşıldı. Şişli Adliyesi’ne ilk suç duyurusunu kapalı kepenkleri görüp durumu anlayan şirket çalışanları yaptı. (Şubat 2004).

AB’nin doktorları


Önce mahallede yaşlı ve hastaları araştırıyorlar. Sonra biri önlüklü diğeri takım elbiseli ikili kapıyı çalıyor. "Sağlık Bakanlığı’ndan geliyoruz. Bundan sonra hastanızın bakımını evde yapacağız" diyorlar. Ücretini soran yaşlıya verdikleri cevap: "AB’ye uyum çerçevesinde bedava bir hizmet. Bakım için getirdiğimiz aletleri (tansiyon cihazı masaj aleti zayıflatma kemeri) üzerinize zimmetleyeceğiz tedavi bitince geri alınacak." 58 yaşındaki N.S. bu tuzağa düşenlerden biri. Kocası felçli. Zimmet için verilen evrakları imzalamakla kalmadı komşusu A.K.’ye de haber verip "hizmetten" yararlanmasını sağladı. Sevincinden doktorun eline 50 YTL de bahşiş sıkıştırdı. Ama AB’nin doktorlarını bir daha göremedi. Cihaz kutularını karıştırınca taksitli satış evraklarıyla karşılaştı. (Ocak 2006).

Peygamberler grubu


Ankara polisi şubatta Paraşüt Kulesi’nin önünde kendilerini Allah Hz. Muhammed Hz. İsa Hz. İbrahim Veysel Karani Halil İbrahim gibi kutsal kişiler olarak tanıtan 11 kişiyi gözaltına aldı. Bu kişiler meczup değildi. Sincan’da saf ve zengin Müslümanları kandırıp para sızdırıyor hatta intihara sürüklüyorlardı. Psikolojik tuzak şöyle işliyor: Hakkında bilgi toplanan kişiden sadaka istenmeye gidiliyor. Parayı alan din büyüğü ya da peygamber (kişinin psikolojisine göre) olduğunu açıklıyor. Kurban hakkında toplanan bilgileri sıralamaya başlıyor. Mesela çocuğu olmuyorsa yakında doğacak çocuğun cinsiyetini müjdeliyor. Fakat muhtaçlara dağıtılmak için istenen sadakanın arkası kesilmiyor. Bu sırada çete üyeleri kurban hakkında yeni bilgi topluyor. Sahte alan koduyla Mekke’den arıyormuş gibi yapıyorlar araya başka peygamberler hatta Allah giriyor. Bunalıma giren kurban intihara bile teşebbüs ediyor. 10 yılda 2.5 trilyon lirası çarpılan bir esnaf yakınları fark edip polise haber verince kurtuldu. Kurban bu sürede üç kez intihara kalkışmıştı. (Şubat 2006).

Nijerya numarası


Nigerian Money Scam (elektronik ortama Nijerya’dan yayıldığı için bu adla biliniyor) tipi dolandırıcılığın geçmişi aslında Batı’da 200 yıla yakın. Zengin işadamlarını hedef alan tuzak şöyle başlıyor: Darbelerin birbirini izlediği bir üçüncü dünya ülkesinden mektup (artık e-mail) alıyorsunuz. Genellikle de Nijerya’dan geliyor. Güya ortada bir para var ve bunun Nijerya dışına çıkarılması lazım. Mesela devlet başkanı mektubu size gönderen kişiye örtülü ödenekten para vermiş (Selçuk Parsadan’ı hatırlayın) ama devlet başkanı öldürüldüğü için bu para açıkta kalmış. Şahıs parayı Nijerya’dan çıkarmak için yurtdışından ortak arıyor ve iyi bir pay öneriyor. Sadece evrak istiyor. Kurban inanınca masraf talepleri başlıyor. Tehditlerle para sızdırılıyor. Ekometre.com sitesi isim vermeden bu yolla dolandırılan bir Türk’ün hikayesini yayınladı.

Gümrükteki cin Şükrü Kızılot’un Hürriyet’te yazdığı bir gümrük dolandırıcılığı dudak uçuklatacak cinsten. Çin’den 20 bin çift ayakkabı ithal eden işadamı C.B. ayakkabıların sağ eşlerini İstanbul sol eşlerini Ankara gümrüğüne gönderttiriyor. Sonra "bunlar hatalı" gerekçesiyle malları gümrüğe terk ediyor. Tasfiye nedeniyle gümrükler bir süre sonra ayakkabıları satışa çıkarıyor. Her iki şehirdeki iki ihaleye de tek bir kişi giriyor: İşadamı C.B. Peki C.B.’nin kárı? Gümrük masrafı vergi ödemiyor. (Kasım 2004)

ÜNLÜLERİ DE DOLANDIRDILAR

Beyaz’a giden çocuklar 
Beyazıt Öztürk’ün kapısını ellerinde çiçek ameliyat maskeli bir çocuk ve onun babası olduğunu söyleyen bir adam çalmış: "Siz bize yardım etmiştiniz teşekkür etmeye geldik." Beyaz sahte lösemilileri içeri davet etmiş son tedavi için gereken 500 lirayı öğrenince de 300’ünü vermiş. Camdan baktığında bütün apartmanlardan maskeli çocuklar çıkıyormuş. 

Gerçek bir dolandırıcılık hikayesi

Günümüzde insanların kolay yoldan para kazanmak için insanları değişik şekilde kandırmaları, dolandırmaları haksız kazanç elde etmeleri çok kötü bir şey,bu gibi namusuz , tabiri caiz ise ar damarı çatlamış kişilerden kendimizi korumak için daima dikkatli olmamız gerekir.Ama yinede bir anlık dalgınlık veya tanımadığımız kişilere güvenmemiz bize daha sonra çok pahalıya patlıyor.Sizlere şimdi gerçek bir dolandırılıcılık hikayesi anlatacağım.

 Kahramanımız sade bir vatandaş olmasına karşın, iri yarı zamanında memleketinde güreş yapmış yani kelli.felli cüsseli biri, iyi niyetli efendi bir zat, işçilik yapıyor, daha doğrusu otobüs imalattında çalışıyor.Geçen gün Gürpınarda herzaman ki gibi ikinci vardiya servisi beklerken bir otomobil yanında durup kahramanımıza seslenip”bir dakika bakarmısınız” diyor.Kahramanımızda güleryüzlü zayıf ve kibar görünüşlü bu zatın yanına gidip “buyurun” diyor. “ben bir gemi şirketinde KAPTAN’ım dün gece gece kulübünde tüm paramı ve cep telefonumu çaldırdım.Hiç param kalmadı, sadece arabada japonyadan getirdiğim 2,5 milyar değerindeki kamera kaldı.Gönlünden ne koparsa ver, harçlık yapayım,bu kamerayı sana vereyim” deyip boynundaki asılı olan kaptan kimliğini kahramanımıza gösteriyor.

Kimliği inceleyen kahramanımız, bir anda çazip teklif karşısında hem şaşırıyor, hemde ambalaj içindeki sözde kamerayı(kazançlı bir alış veriş galiba deyip) kutusundan inceliyor. Üstünde Sony Japan yazan kutunun, içini açıp nası bir şey olduğunu, çalışıp çalışmadığını kontrol etmeden ”üzerimde para yok ama ilerdeki bankamatikten sana 150 ytl param var, onu sana verebilirim”diyor.Kaptan ise “tamam ozaman gidip çekelim” diyor.Parayı çekip alan kaptan arkasına bakmadan arabasına atlayıp arkasında toz bulutları bırakarak sırra kadem basıyor.Kahramanımız ise yaptığı karlı alışverişin mutluluğuyla servisine binip fabrikaya geliyor. Kamera kutusunu kapıda güvenliğe bırakarak işe başlıyor. Bir müddet sonra kazançlı alışverişi arkadaşlarına anlattığında bir arkadaşı”yahu kutunun içine baktınmı ne var, kamera çalışıyormu”diye söyleyen arkadaşına “yok bakmadım ama kutuyu salladım içinde ağırca bir kamera var galiba”diyor. Arkadaşı ise “istersen bir bakalım nasıl bir şey” deyip fabrikanın kapısındaki güvenliğe gidip kutuyu bir açıyorlar ki içinden plastik, bir flaşı dahi çalışmayan manuel fotograf makinası çıkmazmı?


 O an kahramanımız gemi kaptanı (gerçi kimlikte büyük olasılıkla sahtedir) tarafından dolandırılldığını anlıyor. Ya kaptırdığı para daha büyük miktarda olsaydı? Kıssadan hisse herşeyin bir karşılığı vardır,karşılığını tam olarak vermeden bir mal v.s bir şey almaya kalkarsak çok dikkatli olmamız gerekir, çünkü o işte bir çapanoğlu vardır.Karşılığını tam olarak ödenmeden alınmaya çalışılan mallar ve ya hizmetler hiç bir zaman sağlıklı ve verimli olmaz. Siz siz olun tanımadığınız bu gibi dolandırıcılara karşı dikkatli olun.

Mahsusçuktan Mahsun


Telefonda yakın arkadaşı Mahsun Kırmızıgül’ün taklidini yapıp Adnan Şenses’i kandırdılar. Ünlü sanatçı kendisinden acil borç isteyen sahte Mahsun’un hesabına 4 bin dolar yatırdı. Durumu öğrenen Mahsun Kırmızıgül "Abi seni de mi aradı bunlar" dedi.

DOLANDIRICILIK SUÇLARI

DOLANDIRICILIK, NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK 
Dolandırıcılık suçu TCK’nun “Mal Varlığına Karşı İşlenen Suçlar” başlığı altında 157 nci madde ile düzenlenmiştir. TCK’nın 158 nci maddesi dolandırıcılığın nitelikli halini yani Nitelikli Dolandırıcılığı düzenlemektedir.  TCK 159 ncu madde ise dolandırıcılığın daha az cezayı gerektiren halini düzenlemektedir.
Biz dolandırıcılık suçunu piyasalar açısından ele alıp değerlendireceğiz. Bu nedenle dolandırıcılık suçunu genel olarak değerlendirdikten sonra piyasada işadamlarının, daha çok KOBİ düzeyindeki işadamlarının, mağdur, müşteki veya sanık olarak karşılaştığı nitelikli dolandırıcılık suçunu değerlendireceğiz. 

DOLANDIRICILIK
MADDE 157.-(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası verilir.(Asliye Ceza)  
Madde, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatarak başkalarının zararına yarar elde etmeyi suç olarak düzenlemiştir. Burada zarar aldatılan kişi veya üçüncü bir şahsa ait olabilir, yarar da failin kendisine veya başkasının lehine olabilir. Suçun oluşması için  fiilin ustaca yalanlarla, eski kanunda 765 sayılı TCK’n unda olduğu gibi  “Hile ve Desise ”ile işlenmiş olması gerekmektedir. Eski kanundaki “Hile ve Desise” kavramının yerine yeni kanunda “Hileli Davranışlar” almıştır.
SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER
Suç, kişilerin mal varlığını korumanın yanında, kişilerin irade ve karar verme özgürlüğünü de korumaktadır.
SUÇUN KONUSU
Her türlü maddi değer bu suçun konusunu oluşturabilir; taşınır,taşınmaz mallar, alacak hakkı vs… gibi
SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU
a)      Suçun Faili
Suçun faili, gerçek kişiler olabilir. Suçun failinin tüzel kişiler olması hali TCK’nın 158 nci maddesinde Nitelikli Dolandırıcılık olarak düzenlenmiştir.
b)      Suçun Mağduru
Suçun mağduru mal varlığı zarara uğrayan gerçek veya tüzel kişilerdir. Suçun oluşması için mağdurun belli olması değil belirlenebilir olması yeterlidir; ancak şikâyet hakkının kullanılabilmesi, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması yönünden mağdurun belirlenmesi gerekir. 
DOLANDIRICILIK SUÇU VE BENZERLERİ
  • Dolandırıcılık ve Hırsızlık
Hırsızlık suçu, taşınır bir malın zilyedinin, zilyedin rızası dışında fail tarafından bulunduğu yerden alınması ile oluşur. Bu suçun maddi konusu taşınır mallardır. Dolandırıcılık suçunun konusu ise taşınır, taşınmaz mallar ve maddi değeri olan bütün varlıklardır. Hırsızlık suçundaki kast unsurunda, yararlanma amacının gerçekleşmesi zorunlu değildir, zilyedin rızası dışında, taşınırın yer değiştirmesi yeterlidir. Dolandırıcılıkta ise hileli davranışlarla aldatma, yarar sağlama ve zarar verme bilinç ve iradesi, yani genel kast ile suçun işlenmiş olması gerekmektedir.
  • Güveni Kötüye Kullanma
Güveni kötüye kullanmada hileli davranış ve aldatma yoktur. Özgür irade ile teslim edilen malın iade edilmemesi söz konusudur.
  • Yağma Suçu
Yağma suçunda hileli davranışlarla aldatma yoktur. Aksine cebir, şiddet veya tehdit vardır. Yağma suçunun konusu taşınır mal ve senettir. Dolandırıcılık suçunun ise konusu çok daha geniştir.
SUÇUN MADDİ UNSURU
  • HİLELİ DAVRANIŞ
Hileli davranıştan kasıt, ustaca davranışlarla, ustaca yalanlarla mağduru aldatmak, mağdurun denetleme iradesini ortadan kaldırmaktır.  Basit yalanlar hileli davranış değildir. Hileli davranışların hedefi aldatmadır. Hileli davranışlar mağduru aldatacak kadar ustaca değilse suçun aldatma unsuru oluşmamış demektir. Aldatma ile muhatabın irade özgürlüğü ortadan kalkar.
  • YARAR SAĞLAMA
–          ZARAR
Fail dolandırıcılık suçu ile yarar elde ederken bir başkasının mal varlığı da zarar görmektedir. Bu nedenle aldatma ile failin malvarlığındaki zarar arasında nedensellik bağı şarttır. Zararın aldatılan kişinin mal varlığında oluşması gerekmez, üçüncü bir kişinin mal varlığında oluşan zarar da dolandırıcılık suçunu oluşturur. Duygusal ve manevi zararlar dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.
–          YARAR ( Haksız )
Hileli davranışlarla, aldatma fiilleriyle amaçlanan yarar elde etmektir. Burada nedensellik bağı kaçınılmazdır. Elde edilen yararın haksız olması gerekir.
Dolandırıcılık suçunun bir alacağı elde etmek için işlenmiş olması TCK 159 ncu maddede düzenlenmiştir ve daha az bir cezayı gerektirir.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Dolandırıcılık suçunun manevi unsuru genel kasttır. Failin kastının mağduru aldatmaya ve haksız yarar elde etmeye yönelik olması gerekir. Mağdur, kendi fiilinin kendisinin veya başkasının mal varlığında artışa, mağdurun mal varlığında ise azalmaya neden olacağının bilinç ve iradesinde olması gerekir. Eğer mağdur bu kast ile hareket etmemişse suç oluşmamıştır. Mağdur başkasının mal varlığına zarar verme fiilini bilmeli ve istemelidir. Hile ile zarar arasında nedensellik bağının bilincinde olmalıdır.
SUÇUN HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Suçun tanımına uygun fillerin gerçekleşmesi ile birlikte suçun hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olur.
İŞTİRAK
Dolandırıcılık suçu iştirak yönünden TCK’nun genel hükümlerine tabiidir.
İÇTİMA
Dolandırıcılık suçuiçtima yönünden  iştirakte olduğu gibi TCK’nın genel hükümlerine tabidir. Dolandırıcılık suçu TCK 43. Maddedeki gibi zincirleme suç  olarakta ortaya çıkabilir. 
GÖREVLİ MAHKEME
Dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme 5235 sayılı yasa uyarınca Asliye Ceza Mahkemeleridir. Çocuk suçlarında ise 5395 sayılı yasaya göre Çocuk Mahkemelerinde bakılır.
SUÇUN YAPTIRIMI
Suçun yaptırımı 1-5 yıl arasında hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır.
DAVA ZAMANAŞIMI
Dava zamanaşımı 8 yıldır. Zamanaşı  kesilme nedenleri ile en fazla 12 yıla kadar uzayabilir. 

5237 Sayılı TCK 157.maddesinde belirtildiği üzere,

5237 Sayılı TCK 157.maddesinde belirtildiği üzere,
(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası verilir.
Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali TCK 158.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre,
(1) Dolandırıcılık suçunun;
  1. a) Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
  2. b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
  3. c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
  4. d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
  5. e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
  6. f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
  7. g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
  8. h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
  9. i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
  10. j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
  11. k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 5377 – 29.6.2005 /m.19) Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. Ancak, (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

7 Ocak 2016 Perşembe

Dolandırıcıyı tanıma kılavuzu

Dolandırıcıyı tanıma kılavuzu
* Çok zekidirler.
* Pratik zekaları gelişmiştir.
* İnsanları çabuk ikna ederler.
* Çok konuşurlar ve ağızları iyi laf yapar.
* Soğukkanlıdırlar.
* Yapışkandırlar.
* Çok iyi rol yaparlar.
* Hareketleri rahat ve güven vericidir.
* Çoğunlukla yalnız değildirler, ekip halinde çalışırlar.
* Dolandıracakları insanları önceden gözetlerler, plan ve program yaparlar.
* İnsanların dini duygularını, kötü emellerine alet eder.
* Genellikle sahte kimlik kullanırlar.

  * İnsanların güvenini kazanmak için önce mal alır parasını öderler. İyilik yaparlar. Eğer büyük miktarda para dolandıracaklarsa 6-7 ay hatta 1-2 yıl oyunlarını oynayabilirler.

Film gibi bankamatik dolandırıcılığı


Bankamatiğe maaşını çekmek için giden bayan, sırada bir süre bekledikten sonra içeri girer. Şifresini yazdıktan sonra kartı sıkışır. Ne olduğunu anlamaya uğraşırken sırada bekleyen şık giyimli bir beyefendi içeriye girer ve “Para kalmamış mı?” diye sorar. Bayan kartının sıkıştığını söyleyince, “Bankaya telefon edelim...” der ve hemen kendi telefonundan bankayı arar. Ardından telefonu bayana verir. Telefonda klasik banka çağrı merkezi konuşmaları vardır: “Kayıp çalıntı kart işlemleri için 2’ye, şifre işlemleri için 3’e basınız…” Bayan ilgili rakamı tuşlar ve karşısına bir müşteri temsilcisi çıkar. Sorununu anlatır. Müşteri temsilcisi, bayanın bilgilerini ister, tabii ki şifresini de! Sonra kartının bankamatikte sıkıştığını, alabilmesi için 10 dakika içinde en yakındaki banka şubesine gitmesini söyler. Kendisine yardım eden takım elbiseli beye teşekkür eder ve birlikte bankamatikten çıkarlar. Hiçbir şeyden şüphelenmez, ta ki banka şubesine gidene kadar. Birkaç dakika içinde hesabındaki paranın hepsi çekilmiştir bile.




Sizi savcılığa bağlıyorum!


Sizi cep telefonundan birisi arıyor ve kendisinin emniyetten aradığını, yaka numarasının ... olduğunu söylüyor. Telefonunuzla dün akşam ... No’lu astsubaya ait telefona 7 kez küfürlü mesaj attığınızı ve bu yüzden telefonunuzun izlemeye alındığını, hakkınızda suç duyurusunda bulunulduğunu ve savcılığa gidip ifade vermeniz gerektiğini belirtiyor. İtiraz ettiğinizde sizi savcılığa aktardığını söyleyerek “*154’ü tuşlayın.” diyor. Bu numarayı tuşladığınız zaman ise hattınız yurtdışı görüşmelere açılıyor. Siz olayı anlayana kadar telefonunuza 2-3 milyarlık fatura geliyor. 

Dolandırıcı emlakçılar


İstanbul Şirinevler’deki emlakçı, kiracıyla ev sahibini buluşturur. Evi beğenen kiracı ev sahibinin elindeki tapuya güvenerek kontratı imzalar, depozito ve kirayı vererek eve girer. Eve yerleştikten bir süre sonra kapısına gelen gerçek ev sahibiyle irkilir. Sahte tapuyla evi kiraya veren emlakçı, “Ben bilmiyordum, beni de kandırdı.” diye olaydan sıyrılmaya çalışır. Aslında eski ev sahibiyle işbirliği yaparak evi önce birisine satmış, eski tapunun sahtesiyle de başkasına kiraya vermiştir. Bu dolandırıcılığı çok sayıda emlakçı yapıyor. 

Alman vatandaşı olabilmek için kardeşiyle evlendi


Bu tarz, çocuklarını Almanya’ya götürmek isteyen bir Türk’ün işi. Kendisi Almanya’da yıllardır çalışan A., uzun süren uğraşıları sonucu ancak eşini ve çocuklarından ikisini Almanya’ya götürebilir. Türkiye’de kalan iki çocuğuna ise vize alamaz. Bunun üzerine Türkiye’de kalan oğlunu mahkemeye dava açarak erkek kardeşinin üzerine geçirir ve daha sonra Alman vatandaşı olan kızıyla evlendirir. Böylelikle eş durumundan oğlu Almanya vatandaşı olur. Bir süre sonra ise kardeşinden boşanır. 

Kavgalardan uzak durun


Maaşını çekip İstiklal Caddesi’nden işyerine doğru yürüyen bir vatandaş kendisini 4 kişinin karıştığı bir kavganın ortasında bulur. Ne olduğunu anlamadan, birbirini tekme tokat döven kalabalığın ara sokaklara doğru dağılmasıyla kendine gelir. Bu sefer de cüzdanının cebinde olmadığını fark eder. 

Dondurma kaymak dolandırıcılar manyak


Yolda yürürken ya da bir kafede-çay bahçesinde-restoranda otururken üzerinize yanlışlıkla (!) dondurma ya da meyve suyu döken bir kişiden mutlaka şüphelenin. Zira üzerinizi temizlemeye çalışırken cebinizdeki parayı boşaltabilir, aman dikkat. Çorum’da bir vatandaşın başına bu geldi. Yolda yürürken üzerine yanlışlıkla(!) dondurma döken bir dolandırıcı, temizleme bahanesiyle vatandaşın cebindeki 3 bin YTL’yi yürüttü! 

Güzel kokan dolandırıcılar!


İyi giyimli ve kendisinden bir zarar geleceğini düşünmeyeceğiniz ‘beyefendi’ler, eşine alacağı parfüme karar veremediği için sizden yardım isteyebilir. Kolunuza sıktığı bayıltıcı ile siz kendinizden geçerken, o da “Eşimin tansiyonu düştü, acile yetiştirmeliyim.” diye telaşla sizi alıp arabasına götürür. Rolünü öyle gerçekçi oynar ki, çevredekiler şüphelenmez. Benzer bir olay Bostancı sahilinde spor yapan bir beyin başına gelir. Arabasına bindiği sırada dekolte ve şık kıyafet giymiş bir bayan yaklaşır ve yüzüne doğru sprey sıkar. Daha önce insanları organları için bayıltıp kaçırdıklarına dair haberler okuyan mağdur, yüzünü koluyla kapatır ve polisi arar. Bunun üzerine birkaç saniye içinde kadın orayı terk eder. Eğer yüzünü kapatmasaydı bu bey de muhtemelen organları alınmış bir vaziyette ıssız bir yere terk edilecekti. Bu sebeple aman olur olmaz şeyleri koklamayın! Tanımadığınız kişilerin verdiklerini yemeyin. 

Aman dikkat! Çocuğunuzu organları için kaçırabilirler


Okuldan çıkıp evlerine giden iki öğrenciden, alışverişten dönen ‘yaşlı bir teyze’ yardım ister. Yaşlı kadının poşetlerini alan öğrenciler, kadını karşıdan karşıya geçirir. Kadın ise az ilerideki apartmanı gösterip, çocuklardan oraya kadar poşetleri götürmelerini rica eder. Apartmanın önüne gelindiğinde “Evime kadar da çıkartabilir misiniz?” ricasında bulunur. Çocuklardan birisi evine geç kaldığı için kabul etmez; ama diğeri kadınla apartmana girer. Olay, çocuğu eve gelmeyen annenin paniklemesiyle ortaya çıkar. Çocuk, apartmandaki dairelerin birinde iç organları alınmış vaziyette bulunur. 

Satılık ev dolandırıcılığı


A.İ. salonunun camına evini satılığa çıkardığına dair bir yazı asar. Aynı gün birisi arayıp evine talip olduğunu, Almanya’da yaşadığını ve İstanbul’da kirada oturan annesi için ev satın almak istediğini anlatır. Akşama Almanya’ya döneceği için evi hemen görmek ister. A.İ çalıştığını ve evde eşinin olduğunu söyler. Eşine “Evi bakmaya gelecekler komşuyu çağır ve göster.” der. Adam annesiyle birlikte değil bir arkadaşıyla gelir. Evi inceler ve güya cep telefonuyla A.İ’yi arar. Almanya’dan 15 gün sonra geleceğini, o vakte kadar evi satmaması için 3 bin YTL kapora bırakacağını söyler. Cebinden bir deste Euro çıkartır, A.İ’nin eşine verir. Paranın 3500 YTL’ye tekabül ettiğini söyleyip, üstünü Türk lirası olarak ister. A.İ’nin eşinde yoktur; ama komşusunda 600 YTL vardır. Dolandırıcılar bu parayı alıp giderler. Eşi A.İ’yi arar ve adamların telefonda konuştuğu gibi kaporayı bıraktığını anlatır. A.İ ise böyle bir telefon görüşmesi yapmadığını söyler ve hemen evine gider. Eşine verilen paralar sahtedir. 

En yakın bankayı sorana güvenmeyin

Genellikle Azeri gibi davranıyorlar ya da turist... Sempatik ve zor durumda kalmış görüntüsü veriyorlar. En yakın bankayı soruyorlar. Döviz bozduracak gibi konuşuyorlar veya “En büyük para biriminiz bu mu?” diyorlar. Kesinlikle güvenmeyin ve cebinizdeki paraları çıkarmayın. 

Aman hoş söze aldanmayın...


Şık giyimli dolandırıcılar, lüks bir otomobille Erzurum’un geçimini hayvancılıktan sağlayan bir köyüne gider. Köylülere kendilerini koyun tüccarı olarak tanıtan dolandırıcılar, önce birkaç koyun alıp parasını peşin öderler. Köylülerle ahbap olurlar. Hatta bir köylüye borç para verirler. Bir süre sonra bu ‘iyi giyimli tüccarlara’ güvenen köylüler, 2 bin koyunu satmaları için teslim ederler. Koyunlar TIR’a yüklenir. Dolandırıcılar sadece koyunları değil, satış masrafları için köylülerden 2 bin dolar da alır. Sonra ne dolandırıcıların izine rastlanır, ne de koyunların.

Arabanızı hurdacıda bulabilirsiniz


Adana’da yaşanan olayda dolandırıcı, bir çekici firmasını arar ve kamyonunu belirli bir saatte söylediği adresten alıp hurdacıya bırakması için talimat verir. Tabiî ki bunu kamyonun sahibi evde yokken yaptırır. Dolandırıcı, hurdacıya da önceden gidip kamyonu için pazarlık yapmıştır. Gerekli belgeleri isteyen hurdacıyla kamyonun yengesinin üzerine kayıtlı olduğunu ve yengesi başka yerde olduğu için daha sonra getireceğini söyler. Kimlik fotokopisini bırakır ve parasını alır gider. Tabii ki kimlik sahtedir. Kamyonunu yerinde bulamayan sahibi ise polise başvurur. Araştırmalar sonunda, kamyon hurdacıda parçalara ayrılmış halde bulunur. Sadece kamyoncu değil, hurdacı da mağdur olur. 

Dolandırıcılık tarihinde Sülün Osman

 Dolandırıcılık tarihinde Sülün Osman adıyla nam salan Osman Ziya Sülün, İstanbulluları yıllarca kandırmış; kimine Galata Kulesi’ni, kimine köprüyü satmıştı. Kiminden de şehir meydanındaki ‘saate bakma’ parası almıştı.

Sülün Osman’ın namı Selçuk Parsadan ortaya çıkana kadar sürdü. Gerçi Parsadan halkı değil devleti dolandırmakla övünüyordu; ama bugün Sülün Osman’ın ve Parsadan’ın bile eline su dökemeyeceği dolandırıcılar var. Bunların yöntemleri ise Oscar ödüllü senaryolara taş çıkartacak türden. İşte son günlerde halkı soyup soğana çeviren dolandırıcıların ilginç yöntemleri...

İstanbul’un taşının toprağının altın olduğu devirlerdeydi. Anadolu’nun bağrından trenle kopup gelen vatandaşlar, Haydarpaşa garında inince ilk iş, garın büyük saatine bakarlardı. Sonra da ona göre kendi saatlerini düzeltirlerdi. Anadolu’nun saf ve iyi niyetli çocuğunu saatini düzeltmekle meşgulken gören İstanbul’un kaytan bıyıklı delikanlısı gelir ve selam verirdi. “Hoş geldin, nereden geldin?” sohbetinden sonra saatin sahibinin kendisi olduğunu, saate bakma parası vermesi gerektiğini söylerdi. Taşı toprağı altın olan İstanbul’un elbet bir bedeli olmalıydı. Ağzı iyi laf yapan bu şehirli çocuk da doğru söylüyordu herhalde; “Al o zaman gardaş hakkını!” Dolandırıcılık tarihinde Sülün Osman adıyla nam salan bu İstanbullu genç yıllarca insanları dolandırmış; kimine Galata Kulesi’ni, kimine köprüyü satmıştı. Kiminden de şehir meydanındaki saate bakma parası almıştı. Sülün Osman’ın tahtını sarsan son zamanların en meşhur dolandırıcısı Selçuk Parsadan ise saf Anadolu çocuklarını değil, bizzat ekonomi profesörü olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tansu Çiller’i dolandırarak adını duyurdu. Ülkeyi dolandıran siyasetçilerin ve namlı işadamlarının isimlerini zikretmeye gerek yok herhalde!

Yıllarca dolandırıcılık davalarıyla ilgilenen ve “Ulusça nasıl dolandırıldık?” diye bir kitap kaleme alan emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, millet olarak dolandırılmaya çok açık bir toplum olduğumuzu söylüyor. Bu sebepten dolandırıcılık ülkemizde pek yaygın. Bir de bu suça caydırıcı cezaların verilmemesi sebebiyle dolandırıcılar işlerine ‘zevkle’ devam ediyor. Üstelik, dolandırıcılar artık Sülün Osman ve Selçuk Parsadan gibi sadece paraya ve mala-mülke değil, insanların canına kastediyor. Mal canın yongasıdır; ama öyle hikayeler var ki insan “keşke para, mal-mülk gitseydi” diyor. Bu konuda dikkatli olmak gerek.